Tam bir bütün olan vücudumuzun yüzlerce parçaya bölünerek, herbir parça için asla bir birinin alanına girmemek üzere yeni uzmanlar yetiştirilmesi ve sadece semptomları ortadan kaldırmaya yönelik gelişmiş yöntemler, hiçbir zaman hastalık nedenlerini ortadan kaldırmaz ve sağlığımızı geri getirmez.
Hasta organlarımızın ameliyatla alınması için daha etkili, daha ağrısız, daha hızlı yöntemler peşinde koşmak ve sürekli daha gelişmiş alet edevat kullanmak da sorunu asla çözmez. Günümüz yöntemleri bir cerrahın hastanın sadece ilgili kısmını uyuşturarak safra kesesini dakikalar içerisinde almasını sağlar. Ancak “bu işlemin birkaç yıl içerisinde sindirim sisteminde ciddi rahatsızlıklara neden olacağı” hiç dikkate alınmaz.
“Bir baypas ameliyatı vücudun başka yerlerinden alınan daha iyi durumdaki atardamar veya damarların, dolaşım sisteminde işe yaramaz hale gelmiş koroner atardamarın görevini devralacak hale getirme” işlemidir. Ancak görevi devralması için hasta atardamarın yerine takılan atardamar veya damar aynı bedenden alınmıştır ve sadece biraz daha iyi durumdadır. Önceki damarın tıkanma nedenleri ortadan kaldırılmadığı, o kişinin yanlışları aynen devam ettiği için belki de birkaç yıl içerisinde aynı hastaya yeni bir baypas ameliyatı gerekecektir.
“Uzun vadede en mükemmel ameliyatlar bile, param parça olmuş eski bir pantolonu yamayla sağlamlaştırmaya çalışmak kabilinden yararsız bir iştir.“
Prof. Mikhail Tombak
150 Yıl Yaşayabiliriz
Sürekli geliştirilen modern cihazlar ve araştırma laboratuvarlarına, biteviye çeşitlendirilen ilaçlara milyarlarca dolar harcanmasına, televizyonlarda her gün modern tıbbın yeni bir mucizesini duymamıza rağmen, insan sağlığı dünya genelinde alarm veren bir ivmeyle sürekli bozulmaya devam ediyor. Üstelik bu kötü gidişat, ülkelerin gelişmişliğine, eğitim seviyesine, zenginliğine, fakirliğine ya da geri kalmışlığına göre de çok fazla değişmiyor.
Örneğin kanserden ölüm oranının en yüksek olduğu ülkelerden birisi Amerika Birleşik Devletleridir ve bu örneği istenildiği kadar çoğaltmak mümkündür.
Fazla değil, bundan yaklaşık 100 yıl önce kanser, kalp krizi, hipertansiyon, diyabet, karaciğer ve pankreas yağlanması, felç, alzheimer, parkinson, bunama, polikistikover sendromu, kronik artritler, bel ağrıları, fibromiyosit, polikistik meme hastalığı gibi kronik ve dejeneratif sağlık problemleri ancak yaşlı kişilerde görülürken günümüzde genç ve orta yaşlı, yetişkin gruplar arasında da sıklıkla görülür hale gelmiştir.
Tüm dünyadaki kadınlar ve erkeklerin pek çoğu genetik, kronik veya dejeneratif hastalık adı altında bu hastalıklardan birkaçı ile birlikte yaşamaya mahkum edilmişlerdir. İşin garip tarafı, hem hastalık kroniktir (süreğendir), hem de semptomlarını (belirtilerini) ortadan kaldırmak için kullanılan ilaçlar süreklidir.
Yani “hem hastalıklar, hem de masrafları” süreklidir. İşte kapitalist düşünceyle oluşturulan “modern sağlık sisteminin” istediği tam da budur. İnsanlar yaşayabildikleri kadar uzun yaşasınlar. Yeter ki devlet bütçesinden ya da kendi ceplerinden sürekli sağlık harcamalarına neden olacak genetik, kronik (süreğen) veya dejeneratif bir hastalıkları bulunsun.
Halbuki hastalığın adı ne olursa olsun, “tamamının sebebi de,” genellikle kendi yanlışlarımız sonucu oluşan inflamasyonlar, toksinler, mikro gıda yetersizliği ve bağışıklık sistemi zayıflaması gibi nedenlerin tamamı ya da herhangi biriyle ortaya çıkan “hücresel fonksiyon bozukluğu” ve buna bağlı olarak organ, doku veya sistemlerimizin görevini yapamayacak hale gelmesinden başka bir şey değildir.
Çünkü hiçbir insan vücudu, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde sebepsiz ya da habersiz tesadüfen hasta olmaz. “Hasta oluşumuzun çok net ve belirli sebepleri” vardır. Eğer en basit şekliyle bile olsa hastalık sebepleri öğrenilir, meydana gelmelerine neden olan yanlışlar ortadan kaldırılırsa hastalıkların birçoğunun en başından, hem çok kolay, hem de çok ucuz bir şekilde önlenebilmesi mümkün olur.
Eğer bir insan hasta yahut herhangi bir yerinden ciddi şekilde şikayetedecek hale gelmiş ise: öncesinde “ağrı, ateş, çarpıntı, tansiyon, ödem, ciltte lekeler ve benzeri belirtilerle defalarca ikaz edilmiştir. Bu ikazlar ya ilaçlarla ortadan kaldırılarak hastalık maskelenmiş veya hiç dikkate alınmamış demektir.” Ayrıca vücudumuzda herhangi bir hastalık başlamışsa, mutlak surette günlük yaşamımızda ve beslenme alışkanlıklarımızda bir şeyleri yanlış yapıyoruz demektir.
Günümüzde bu ikazların dikkate alınmayarak şikayet nedenlerinin tespit edilip ortadan kaldırılması yerine, sadece belirtilerin (semptomların) kimyasal ilaçlar ya da çeşitli şekillerde yok edilmesi (maskelenmesi) sonucu, hastalıkların ağırlaştığı ve çoğaldığı bilinmelidir. Daha net anlaşılması için sağlık kuruluşlarında hastalıklar karşısında yapılan işlemleri basitçe örneklendirecek olursak;
Diyelim ki aracınızın fren ya da yağ lambası gibi herhangi bir ikaz lambası yandı. En ünlü ya da en yakın servise götürdünüz. (tabii siz araç hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz ve her şeyi en iyi şekilde sadece “tamircinin bildiğine” inanıyorsunuz.) Oradaki yetkili “motordan ya da fren sisteminden ikaz lambasına giden kabloyu keserek ya da ilgili sigortayı iptal ederek,” ikaz lambasının yanmasını engelledi ve buyurun artık ikaz lambanız yanmıyor diyerek aracınızı size teslim etti.
Bu işlem sizin “aracınızdaki sorunu çözer mi?” Yoksa bir süre sonra çok daha büyük ve masraflı yeni bir problemle karşı karşıya kalmanıza mı neden olur? İşte modern tıbbın “hastalık nedenlerini hiç dikkate almadan” sadece belirtilerini (semptomlarını) bastırarak şikayetlerinizi geçici olarak ortadan kaldırması; tamircinin aracınızda yanan ikaz lambalarını, kablosunu keserek ya da sigortasını gevşeterek söndürmesinden farklı bir şey değildir.
Bu nedenlerle vücudumuzu en basit şekliyle bile olsa, en azından arabamız ya da cep telefonumuz kadar tanıyarak nasıl bakmamız gerektiğini bilmek zorundayız. Sadece tıp eğitimi almış bir meslek erbabı değil, her insanın sağlıklı kalabilmek için basit ama gerekli bilgileri edinmesi şarttır. Hastalık sebepleri öğrenilir, bunların ortaya çıkmasına neden olan yanlışlar (mümkün olduğu kadar) ortadan kaldırılırsa en ağırından en hafifine kadar pek çok hastalığın daha en başından, hiç ortaya çıkmadan hem çok kolay hem de çok ucuz bir şekilde önlenmesi mümkün olacaktır.
Tebrikler doğru tesbitler