Corona piyasaya sürülmeden önce insanların şikayet ettiği hayat pahalılığı, parasızlık, işsizlik, (işi ağır maaşı hafif olanlar için) iş zorluğu, sosyal sıkıntılar, trafik vs gibi problemlerin üstüne birde “ölüm korkusu ve tedbir adı altında yapılan sosyal ve fiziksel baskılar sonucu” antidepresan kullanımının “rekor seviye de arttığını” biliyormusunuz..?
2018’den 2019’a artış oranı %1.8 iken 2019’dan 2020’ye %9.6 artarak 49.8 milyon kutudan “54.6 milyon kutuya” çıkmıştır. (Kayıt dışılar la bu rakamın çok daha yüksek olacağı kesin.) 2020 yılında toplam nüfusumuz 83.614.362 kişi ve bu nüfusun 31.961.980’i 24 yaş ve altı.
Yani kadınlı erkekli aklı başında zannettiğimiz insanımızın pek çoğu “kendini antidepresanlarla frenliyor.” Suç “reçete edenlerde mi?” Cebinden para çıkmadığı için “sorgusuz sualsiz kullananlarda mı bilmiyorum” ama antidepresanların hormon dengesini bozarak hem psikolojik, hem fizyolojik açıdan “birçok hastalığa zemin hazırladığını” biliyorum.
Ancak burada toplumsal açıdan daha büyük bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum. Sinirlerine (prospektüsünde kullananları intihara meyilli hale getirdiği açıkça yazan) kimyasallarla hakim olan milyonlarca insanın var olduğu bir ülkede, bir gün “antidepresanlara erişim mümkün olmazsa ve ciddi bir kargaşa çıkarılmak istenirse” ülkenin hali ne olur? 12 Eylül 1980 askeri darbe öncesini ve sonrasını bir üniversite öğrencisi olarak, en ağır şekilde yaşayanlardan birisi olarak “tahmin bile edemiyorum.”
“Yaratılanı sevdim yaratan dan ötürü” düsturu gereğince, insanların her şart altında “canlıları sevmesinden yana olan birisiyim” ve asla kargaşadan yana değilim. Ancak yine de aklıma gelmiyor değil. Bu nedenle diyorum ki; kimyasallarla “irademizi iptal ederek sakinleştiğimizi zannetmek” yerine, “aklımızı ve irademizi kullanıp stres yönetimini öğrensek,” hem kendi sağlığımız, hem ülkemiz, hem de devletimiz açısından çok daha kazançlı olacaktır…? Sağlık bilincimizin ve seviyeli ilişkilerin çoğaldığı verimli bir hafta sonu geçirmemiz dileğiyle…
Ümit Yurtkuran