“Corona korkusuyla sokağa çıkamadığımız pandemi günlerinde,” tüketimi iyice artan tatlılar, pastalar, kekler, çörekler, börekler, abur cuburlar, fabrikasyon yiyecek ve içeceklerin içinde (açık ve gizli şekilde) bulunan “şekeri sizlere yeniden tanıtmak istiyorum.”
“Dünyanın besin ihtiyacını güvenli, sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde sağlama amacıyla” faaliyet gösterdiğini iddia eden “uluslar arası bir firmanın” gelip, “çok ucuz bir fiyata GDO’lu mısır şurubunu piyasaya sürmesine kadar,” şeker zararlı bir yiyecek olarak konuşulurdu.
Çok kısa bir sürede GDO’lu mısırdan üretilen “mısır şurubunun zararları, özellikle kanserojen etkileri” ortaya çıkınca (merak eden araştırabilir); “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek misali,” en ünlü tatlı üreticilerimiz bile ürünlerinde “mısır şurubu değil de şeker kullanıyoruz” diyerek övünür hale geldiler. Yani mısır şurubunun bilinen zararları yanında, “şekerin hiç bir zararı yok gibi gösterilmeye başlanarak,” büyük şehirlerin her yanı lüks pasta haneler, tatlıcılar, şekerciler, lokumcular, kafeler ve unlu mamul satıcılarıyla doldu.
Böylece Millet olarak şekerle ilgili asıl sorunlarımızda büyümeye başladı. Çünkü çeşitli algı operasyonları sonucu toplumumuz tarafından şeker o kadar kanıksandı ki; halkımızın büyük bir kesimi“ zararlı olabileceğini” aklına bile getirmez oldu.
Örneğin iki dini bayramımızdan biri olan “Ramazan Bayramı” bu ülke insanına “Şeker Bayramı” olarak öğretilmiş ve bayram günleri gelecek olan misafirlere börek, tatlı, çikolata veya şeker ikram etmek “mutlak bir sosyal zorunluluk” haline getirilmiştir.
Şekeri beslenme rejimimizden çıkarmak “tatlı yemeyi bırakmak veya azaltmaktan çok daha fazlasını gerektirir. Çünkü “şeker en zararlı, en ucuz koruyucu katkı maddelerinden biridir” ve yaklaşık “85 farklı formda, sayısız türden işlenmiş gıdanın raf ömrünü uzatmak ve aromasını artırmak için” (tatlı olduğunu düşünmediğiniz birçok yiyecekte bile) çeşitli adlar altında yer alır.
Bu nedenle de işlenmiş gıdaların pek çoğu, (örneğin) ekmekler, çörekler, börekler, poğaçalar, simitler, kahvaltı gevrekleri, chipsler, krakerler, bisküviler, hazır çorbalar, kahve kremaları, soslar, kekler, pastalar, lahmacunlar, pideler, pizzalar, hamburgerler, kurutulmuş etler, şarküteri et ürünleri, ketçaplar, salata sosları, asitli içecekler, yapay meyve suları ve enerji içeceklerine kadar “pek çok işlenmiş gıdalar bünyelerin de fazlasıyla şeker barındırırlar.”
“Yani şekerden kaçınmak neredeyse imkansız hale getirilmiştir ve bu nedenle de sağlığımız için görünmeyen en büyük tehlikelerden biridir.”
“Şeker tek başına yeterince zararlıdır ama aynı zamanda diğer yiyeceklerle de çok tehlikeli bir ortaktır,” bir anti besin maddesidir ve “yapay şekerden aldığımız tüm kaloriler gereksizdir.” Özellikle yoğun protein içeren besinlerle birlikte yemekten kaçınılması önemlidir.
Örneğin herhangi bir yemeğinin ardından yenilen tatlı veya sabah kahvaltıda sucuğun, peynirin, yumurtanın yanında içilen portakal suyu (organik bile olsa) gibi kombinasyonlar “sindirimi bozmak için yeterlidir.”
Bir anti besin maddesi olan şeker “kalsiyumun idrarla birlikte atılmasına neden olur.” Bu da vücudu “kandaki kalsiyum seviyesini limitler dahilinde tutması için” kemiklerden kalsiyum kullanmaya mecbur ederek, “vücudumuzda kalsiyum / fosfor dengesizliğine” yol açar.
Yani şeker tüketmek “kireçlenme, boyun fıtığı, bel fıtığı, osteoporoz ve damar tıkanıklığı için tek başına bile yeterli sebeptir” ve bu rahatsızlıklardan şikayetçi olanların şeker ve şekerli ürünleri, hatta hamur işi yiyecekleri bile tamamen hayatlarından çıkarmaları ya da “minimuma indirmeleri şarttır.”
Şeker tüketimi diyabet ve diş çürümesi gibi çok belirgin sağlık sorunlarına yol açmanın yanı sıra, kalp ve dolaşım rahatsızlıklarına ve bağışıklık sisteminde fonksiyon bozukluklarına neden olur. Örneğin “soğuk algınlığından kurtulmak istiyorsanız” veya çevrenizde herhangi biri sık sık soğuk algınlığına yakalanıyorsa “şekerden uzak tutun yeter.”
Günlük kalorilerin yarısını şeker ya da şekerli ürünlerden alan insanların, “özellikle çocukların bir gün;” obeziteye, enfeksiyonel hastalıklara, diyabete kemik erimesine, kireçlenmeye, kanser çeşitlerine, artrit ve kalp-damar hastalıklarına karşı “savunmasız hale geleceğini” asla unutmayın. “Sürekli şeker tüketmek, (sigara içmek gibi) yavaş yavaş ölüme doğru gitmekten” başka bir şey değildir.
Özet olarak; “eğer beslenme düzeninizde tek bir değişiklik yapma hakkınız olsaydı,” bu hakkınızı “şeker ve şekerli gıda tüketimini kesmek, en azından minimuma indirmekte” kullanın derdim.
Çünkü şeker ve şekerli ürünlerin sağlık ve kilo üzerindeki negatif etkileri ile ilgili söylenebilecek o kadar çok şey var ki, “sadece şekerin zararları hakkında bir kitap yazmak mümkündür.”
Cuma günü ve hafta sonunun sağlık bilincimizin çoğalmasına vesile olması umuduyla…
Ümit Yurtkuran