Güçsüzlük, yorgunluk, bitkinlik, bıkkınlık uyuşukluk, iş yapmakta yetersizlik hareket etmekte isteksizlik, dikkat dağınıklığı veya dış dünyaya kayıtsız kalmak şeklinde tarif edebileceğimiz ve özellikle mevsim geçişlerinde daha çok hissedilen “halsizlik,” sadece (tiroit, kansızlık, kalp yetmezliği, enfeksiyonel hastalıklar, AİDS veya kanser gibi) “belirli bir hastalık nedeniyle değil;”
Kabızlık, uyuşturucu veya tütün ürünleri kullanımı, alkollü, gazlı veya (çok fazla) kafeinli içecek tüketimi, (kortizonlu ilaçlar, antidepresanlar, alerji, tansiyon, şeker veya kolesterol gibi şikayetler için) kimyasal ilaç kullanımı, uyku problemleri, yoğun stres, korku, kaygı, endişe, susuzluk, hareketsizlik, (yeme bozuklukları) bilinçsizce yapılan diyet veya sürekli hazır ve yapay gıdalarla beslenmek gibi “fiziksel veya ruhsal (basit) bir çok nedenle de” ortaya çıkabilmektedir.
Örneğin; hepimizin kendimizi çok iyi hissedip sağlıklı olduğumuz dönemlerde, ortada belirgin hiçbir neden yokken biraz yorgun, bezgin bıkkın, bitkin, halsiz veya bir yerlerimizde ağrılar hissediyor olabiliriz.
Ne zaman bu şekilde belirgin hiçbir sebebi olmayan şikayetler yaşıyorsak ya da soğuk algınlığına veya diğer gribal enfeksiyonlara kolayca yakalanıyorsak, “bilin ki sebep (genelde) mikro gıda yetersizliğine” bağlı olarak bağışıklık sistemimizin zayıflıyor olmasıdır.
Mikro gıda yetersizlikleri “hemen her yaşta herkesi etkileyebilir.” Başta “halsizlik olmak üzere kalp ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon, çeşitli kanser türleri ve birçok enfeksiyonel hastalıkların,” besin değeri yüksek taze meyve ve sebzeleri, yüksek lif içeren tahılları, baklagilleri ve diğer çiğ (canlı) gıdaları “daha az tüketen insanlarda” yaygın olduğu bilinmektedir.
Örneğin tüm şizofren vakalarının en az üçte biri çinko, magnezyum, selenyum gibi minerallerle, A – B3 – B6 – B 12 gibi vitaminler ve folik asid “ihtiyacının ortalamanın çok üzerinde olmasının sonucudur.” Bu hastaların kimyasal ilaçlarla tedavi edilmeleri veya bir hastanede gözetim altında tutulmaları yerine, ortalamanın üzerinde ki mikro gıda ihtiyaçları karşılanarak iyileştirilmeleri ihtimal dahilindedir. (En azından denenmelidir.)
Ancak hiçbir insanın besin ihtiyacı, bir diğerinin ki ile aynı değildir. Bazen “bu fark 40 kat daha fazla olabilir.” Bu nedenle aynı diyetle beslenen iki insanın aynı sonuçlara ulaşmama ihtimali her zaman mümkündür. Biri sürekli mikro gıda yetersizligi çekip, hastalıklarla boğuşurken, diğeri sağlıklı ve enerjik olabilir.
Bu nedenle “her zaman ölçülü, çeşitli ve dengeli beslenmeye dikkat etmemiz şarttır.” İçi boş kalori yüklü ve besin değeri olmayan fabrikasyon içecekler, şeker, beyaz un, pastörize süt ürünleri, GDO’lu mısır, pirinç ve patetesten yapılmış abur cubur yapay gıdaları tüketmek yerine, besin değeri yüksek doğal ve canlı gıdaları çeşitlendirerek yememiz çok önemlidir.
Piyasada ticari olarak satılan çeşitli “vitamin ve gıda takviyeleri” ile vücudunuzun mikro gıda ihtiyacını karşılayabileceğinizi de düşünmüyorum. Çünkü tamamı da yapay ve kimyasal işlemlerden geçirilmiş fabrikasyon ürünlerdir. Bu konuda Time dergisinde yayımlanan bir makaleyi bilgilerinize sunarak tercihi size bırakıyorum.
“Derginin kıdemli yazarlarından John Cloud, ABD’nin 2010 yılında 28 milyar dolar harcadığı vitamin sektörünü test etmek istedi. Beş ay boyunca günde 22 çeşit vitamin hapı ve besin desteği aldı. 1200 dolara mal olan bu deney sonucunda John Cloud’un her yanından sağlık fışkıran bir insan olacağını düşünenler yanıldı. Çünkü yapılan kan tahlillerinde gazetecinin sağlığı için yararlı olan sadece üç maddenin yeterli miktarda olduğu tespit edildi: D vitamini, B3 vitamini ve E vitamini.”
Hafta sonunun sağlık bilincimizin çoğalmasına vesile olması dileğiyle…
Ümit YURTKURAN
Hocam, kıymetli bilgilendirmeleriniz için teşekkürler. Bahsi gecen vitaminlerden ihtiyacımız üzerinde aldığımızı nasıl anlayacağız? Malum hastaneye gitmek riskli ve bu tahliller ancak özel laboratuvarlarda yapılabiliyor. Fiyatlar da uçuk. Eskiden tırnaklarda beyazlık, cilt renginin solması, gozenekli hale gelmesi vb belirtiler ögretilirdi. Alt gözkapağının rengi soluksa kansızlık belirtisi sayılırdı. Devlet hastanelerinin yetersizliği ve özellerin pahalı olması sebebiyle eski metodlara dönmemiz gerekecek. Ipucları verebilir misiniz? Teşekkürler
Hayırlı akşamlar, istediğin ip uçlarının tamamı ve daha fazlası bu siteden pdf olarak ücretsiz indirebileceğin benim kitap da var:) Her şey gibi sağlık da emek istiyor.