Modern tıbbın doğuşuna kadar bütün dünyada ve Osmanlı İmparatorluğun da uygulanan “geleneksel tıp” la ilgili kullanılan yazılı kaynaklar ve pratik bilgiler, genel olarak milattan önceki Hint kutsal metinlerine, Çin tıbbı ve özellikle Yunan tıbbı gibi yazılı ve sağlam kaynaklara dayanmaktadır.
Ancak içinde bulunduğumuz modern çağla birlikte geleneksel tıp konusu da ihmal edilerek, geçmişle olan bağımız koparılmış ve insanlığın binlerce yıllık kültürel ve geleneksel birikimleri sonucu ortaya çıkan çok değerli yazılı kaynaklar unutulmuş ve pek çoğu da yok edilmiştir.
Ülkemizde batı tarzı modern düşünce, yaşam tarzı ve beslenme biçiminin “ideal medeniyet ölçütü” olarak kabul edilmesiyle birlikte tüm tarihi kaynaklarla bağımızın koparıldığı gibi, pek çok “geleneksel tıp” eserleriyle de bağımız koparılmıştır.
Özellikle modern tıbbın “devlet himayesinde” Üniversite ve hastaneler de öğretilip uygulatılmaya başlamasıyla birlikte, geleneksel tıp tamamen terk edilmiş, uygulamaları da “koca karı ilaçları” gibi alaycı ifadelerle hafife alınıp aşağılanmış ve tamamen unutturulup yok olmaya mahkum edilmiştir.
“İnsan vücudunu bir bütün olarak” ele alarak hastalıkları tedavi etmeye yönelik çalışmalar yapan geleneksel tıbbın aksine modern tıp, tam bir bütün olan insan vücudunu yüzlerce parçaya bölerek her bir parça için (asla bir birinin alanına karışmamak üzere) uzmanlar yetiştirerek tedavi yolunu tercih etmiştir.
Bedenin parçaları üzerinde öylesine odaklanılır ki, vücudun bir bütün olduğu neredeyse hiç dikkate alınmaz. Sadece semptomları ortadan kaldırmaya yönelik gelişmiş yöntemler uygulayıp, kimyasal ilaçlar kullanarak, hasta organlarımızın ameliyatla alınması için daha etkili, daha ağrısız, daha hızlı yöntemler ve daha gelişmiş alet ve cihazlar kullanarak sorunu çözme yolunu seçmiştir.
Ancak gelinen noktada mevcut hastalıklara çözüm bulunamadığı gibi, hastalık çeşidi ve hasta sayısı sürekli çoğalır hale gelmiştir. Sürekli geliştirilen modern cihazlar ve araştırma laboratuvarlarına, biteviye çeşitlendirilen ilaçlara milyarlarca dolar harcanmasına, televizyonlarda her gün modern tıbbın yeni bir mucizesini duymamıza rağmen, dünya genelinde her yıl ortalama (sadece resmi verilere göre) 56 – 60 milyon insan ölmekte, yani insan sağlığı dünya genelinde alarm veren bir ivmeyle sürekli bozulmaya devam etmektedir.
Ülkemizde bu gidişatı durdurabilmek, en azından yavaşlatabilmek için;
“Bitkileri ilaç olarak kullanan Hipokrat üzerine yemin eden” doktorlarımız ile asıl görevi “ilaç yapmak olması gereken eczacılarımızın” geçmişin birikimlerini tamamen yok saymadan, modern tıptaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle, binlerce yıllık bir geçmişe sahip geleneksel tıp birikiminin bir arada insanlarımızın kullanımına sunulabilmesi için acil olarak;
1-Tıpta uzmanlık kurulu tarafından “Entegre tıp uzmanlığı” adı altında yeni bir uzmanlık alanı açılarak, isteyen doktorlarımızın geleneksel tıp alanında uzmanlaşarak, dileyen hastaların tedavi için geleneksel tıp tecrübelerinden Doktor kontrolünde yararlanmalarına imkan sağlanmalıdır.
2- Sağlık Bakanlığı ya da tıp fakülteleri bünyesinde geleneksel tıpla ilgili “araştırma geliştirme merkezleri” kurularak, geçmişin bilgi ve tecrübeleri devlet veya tıp fakülteleri kontrolünde insanımıza kazandırılmalıdır.
3- Tıp veya eczacılık fakülteleri dışında, “api terapi, fito terapi veya akapunktur gibi” geleneksel tıbbı ilgilendiren konularda “kendisini yetiştirmiş” kişilerin Sağlık bakanlığı veya tıp fakülteleri denetiminde ortak çalışma yapabilmelerine izin verilmelidir.
Hafta sonunun; sorumluluk sahibi her ferdimiz tarafından bu mesajın paylaşılıp çoğalmasına ve taleplerimizin gerçekleşmesine vesile olması dilek ve umuduyla!
Saygılarımla
Ümit Yurtkuran.