Bugün 65 yaşında bir insan olarak diyorum ki; covit 19 (corona) adlı görünmez düşman bahanesiyle dünya geneline pompalanan korkunun verdiği karamsarlığa, yarının getireceği düşünülen ekonomik zorluklara, hastalık korkularına ve umutsuzluklara rağmen benim halen çok büyük hayallerim var…
Son dört aydır insanlık derin bir korku anaforu içinde bocalıyor. Tüm dünya da okullar, camiler, kiliseler, havralar, dev gibi AWM ler, lüks oteller, tatil köyleri, piknik alanları, çocuk parkları, restoranlar, cafeler, eğlence mekanları, stadyumlar, spor salonları, sinemalar, operalar, tiyatrolar kapandı, tüm gösteriler sustu.
Fuarlar, sosyal etkinlikler, çeşitli organizasyonlar, tatil planları, eğlence programları, cenaze ve düğün törenleri iptal edildi. Market rafları boşaltıldı, özgürlük ve haz alanları hızla terk edilerek insanlar evlerine kapatıldı, yani “insanlık bir virüs aracılığıyla esir alındı.”
Tabi burada korkulan covit 19 adlı virüs görünse de, aslında o değil. Asıl korkulan her canlının er ya da geç bir gün mutlaka başına gelecek olan “ölüm.” Ancak 31 yıla sığdırılan “iki dünya savaşında ki, yaklaşık 60 milyon asker ve sivil ölümünü” çok görüp vahşet olarak yorumlayan insanlık, “gelişen teknolojilere ve yaygınlaşan modernizme parelel olarak ortaya çıkan hastalıklar sonucu, her yıl (yaklaşık) 60 milyon insan ölümünü ya farketmiyor veya umursamıyor.”
Bende diyorum ki; “eğer bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sonucu ile çağdaşlaşma adına yaygınlaşan modern hayatın bedeli (tedavisi olmayan genetik, kronik veya kanser gibi hastalıklar sonucu) yılda 60 milyon insanın ölümüyse,” bundan sonra olacakları da (zoraki aşılanma veya chip takılması gibi söylentileri de) göz önüne alarak ciddi şekilde durup düşünmemiz ve son 75 yılı adil bir şekilde sorgulamamız gerekir.
İşte bu sorgulamayla birlikte hayallerim başlıyor ve en büyük hayallerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum;
*Savaşların, ölümlerin, yaralanmaların ve açlığın olmadığı, tüm insanlığın iyilik yapmanın verdiği mutluluğu öğrenerek, kardeşlik sofralarında yiyeceğini paylaşabildiği bir dünya.
*Milyonlarca insanın bilgisiz ve çaresiz bir şekilde başkalarına teslim olmaları sonucu hasta muamelesi görmediği, hastanelerde sadece semptomların bastırılarak hastalıkların maskelenmediği, Geleneksel tıp tecrübelerinin de dikkate alınarak hastalık nedenlerinin tespit edilip ortadan kaldırılması sonucu, hastalıkların pek çoğunun kökten çözümlendiği, hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenlerin rahatça yazılıp söylenebildiği, modern sağlık sistemi mensuplarının şifalı bitki düşmanlığının son bulduğu daha daha sağlıklı bir dünya.
*İnsanlar için sadece menfaat ve paranın aşırı şekilde öncelikli olmadığı, yardımlaşma ve iyiliğin sınır tanımadığı, kardeşlik düşüncesinin tüm dünya da doğudan batıya, kuzeyden güneye uzandığı, ırk ayırımının yapılmadığı, kadın erkek eşitsizliğinin söz konusu olmadığı, zenginin – fakirin kim olduğunun önemsenmediği, inanç ve düşünce farklılıkların zenginlik olarak kabul edilip, kimse tarafından kavga nedeni görülmediği bir dünya.
*Allah’sız bir hayatın; anlamsızlık ve sorumsuzluk olduğunun fark edilerek, her insanın kendi inancının gereklerini (başkasını rahatsız edip zarar vermeden) özgürce kendi hayatına uygulayabildiği, insanlık için düşünülen gelecek tasarımının adalet üzerine, yani ahiret inancına göre yapıldığı ve “zerre kadar hayrın da zerre kadar şerrin de hesabının sorulacağı” bir ahiret korkusuyla hiç kimsenin bir birine haksızlık yapmadığı adil bir dünya.
*Çağdaş Firavunların şeytani hırslarının ve “dünya nüfusunu azaltma” planlarının yok olduğu, iyilik, güzellik, paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma gibi manevi değerlerin ön plana çıktığı, yaşlıların ölüme terk edilmek yerine saygı gördüğü, çocukların korku ve endişeden uzak özgür, sağlıklı ve mutlu bir şekilde büyüdükleri, çocuk cıvıltılarının gök yüzüne yükseldiği, tüm insanların el ele, gönül gönüle barış içerisinde yaşadığı, ekolojik dengenin bozulmadığı daha temiz, daha yeşil, daha doğal, daha özgür bir dünya.
Dedim ya, bunlar hayallerim ve gerçekleşmesi imkansız gibi görünse bile yine de çok güzel. Çünkü insanın hayallerinin olması “yaşadığı anı korkuyla öldürmeden, yarını geçmişin olumsuzluklarına gömmeden, yüreğinde yeni umutların filizlenmesine sebeptir.”
“Bilinçli şekilde aç kalmamıza neden olan” Ramazan ayının ve Cuma gününün sağlık bilincimizin çoğalmasına vesile olması dileklerimle…
Ümit YURTKURAN
Yazılarınız bizlere farkındalık oluşturuyor.
Yüreğinize sağlık.
??????
teşekkürler Zeynep hanım.