Cildimiz; dışardan gelecek virüsler, bakteriler, mantarlar gibi çeşitli mikroplara karşı koruma sağlanması için asit – alkali (PH) değeri dört – dört buçuk olacak şekilde yaratılmıştır. Aynı zamanda belirli moleküllerin kolayca girip çıkmasını sağlayacak şekilde geçirgen bir yapıya da sahiptir. Bu sayede zararlı güneş ışınlarına karşı korunmak için antioksidanların cilde nüfuz etmesine ve ter bezleri aracılığı ile toksinlerin dışarı atılmasına imkan sağlar.
Ancak bu kolay geçiş çevresel ya da kendi kullandığımız temizlik malzemesi ile kişisel bakım ürünleri yoluyla temas ettiğimiz toksinlerin de tersinden kana geçişini kolaylaştırır. Ağız yoluyla aldığımız toksinler “detoks sistemimiz sayesinde yoğun bir temizliğe tabi tutulurken, cilt yoluyla aldığımız toksinler doğrudan kana karışır.”
Günümüzde yoğun bir şekilde kullanılan kişisel bakım ürünleri, vücudumuz için “cilt ve mukuslar aracılığı ile emilerek büyük toksik kaynaklarını oluşturur.” Cildimiz yapısı gereği, kişisel bakım ürünlerinde bulunan kimyasalları kolayca emer. Özellikle uzun süre ciltte kalan makyaj malzemeleri çok tehlikelidir. Çünkü bunlar çoğunlukla “cildimizin hücre yapısına zarar vererek hücre yenilenmesini engeller ve cildin yaşlanmasına neden olur.
Neredeyse her kadın ve bakımlı erkeklerin pek çoğu her fırsatta insanlara daha güzel görünmeleri daha hoş kokmaları için tasarlandığı söylenen iksirler, makyaj malzemeleri, nemlendiriciler, kremler, parfümler, deodorantlar, pudralar, güneş koruyucuları kullanır.
Saçlarını boyatır, temizlenmek için şampuanlar, saç kremleri, duş jelleri, sıvı sabunlar kullanır. Bir insan (kadınlarda erkeklerden daha fazla) sadece kişisel bakım ürünleri nedeniyle, günde ortalama olarak yüzlerce toksik kimyasala maruz kalır. Ne yazık ki bu ürünlerin tamamı da zaman içerisinde cildi yaşlandırarak daha kötü görünmelerine neden olacak, renklendirici, çözücü. koku verici ve koruyucu madde formunda “kimyasal toksinler” içerir.
(Devam edecek)
Hafta sonunun yeni umutlara vesile olması dileğiyle…
Ümit YURTKURAN