Anasayfa / 1.SAYFAYA DA EKLE / GÜNDE KAÇ ÖĞÜN YEMELİYİZ

GÜNDE KAÇ ÖĞÜN YEMELİYİZ

Modern diyetler bize ya üç ana öğünü, ya da ilave olarak 3 ara öğünle birlikte altı öğünü, hatta bazıları sekiz öğünü tavsiye ediyor. Ancak ne kadar sıklıkta yersek, kan şekerimizin de o kadar sıklıkta yükseleceği ve insülin salgısının da aynı oranda artacağı bilimsel bir gerçek. Aslında olaya bilimsel açıdan bakarsanız; ne kadar sık yerseniz o kadar çok kalori ve o kadar çok kilo alacağınız kesin demektir.

Günümüzde yapılan tüm bilimsel çalışmalar tartışmasız bir şekilde gösteriyor ki; aşırı ve sık sık yiyecek yemek bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüktür. Çünkü en kolay ve en garantili kilo alma yani hastalanma yoludur. Genç yaşlardaki uyuşukluk, halsizlik, aşırı gaz, çeşitli mide şikayetleri ve istenmeyen kilolar ile ileriki yaşlarda ortaya çıkacak kanser dahil bir çok hastalık, aşırı yemek yemenin doğal sonucudur.

Pek çok araştırma insan ömrünü uzatmanın en basit ve en kolay yolunun aşırı yememek ve zaman zaman aç kalmak olduğunu göstermiştir. Ucla Tıp fakültesi Profesörlerinden Dr Roy Walford hayatının büyük bir bölümünü yaşlanmanın nasıl kontrol edilebileceği yönünde araştırmalara adamıştı.

Onun çalışmaları yaşam süremizi uzatan en önemli faktörlerden birinin, sınırlı kalori diyeti olduğunu ortaya koydu. Walford fareleri haftanın iki günü aç bırakarak yaşama sürelerini ikiye katlamayı başardı. Bu fareler normalden iki kat daha uzun süre yaşamakla kalmadı, aynı zamanda hastalık oranları da ciddi anlamda azaldı.

Aşırı yemek düşkünlüğü çoğumuzun erken yaşlarda edindiği kötü bir alışkanlıktır. Yemek yeriz, çünkü yemek saatidir, çünkü görüntüsü güzeldir, çünkü kokusu çok hoştur, çünkü İştahımız fazladır, çünkü çok lezzetlidir, çünkü yapacak daha iyi bir işimiz yoktur, çünkü depresyondayızdır, çünkü sosyal ortam onu gerektiriyordur gibi, daha birçok bahaneyle gerçek açlık yerine her fırsatta bir şeyler yeriz.

Halbuki ekstradan yediğimiz gıda maddelerinin, içtiğimiz çay, kahve kola gibi içeceklerin pek çoğu ihtiyaçtan ziyade sindirim sistemimize gerçek bir yüktür. Eğer tükettiğiniz gıda maddelerinin çeşitlerini ve miktarlarını gözlemleyerek bir araya getirecek olsanız, ne kadar gereksiz şeyler tükettiğinize şaşacaksınız. Sizin isteklerinizden ziyade vücudunuzun ihtiyaç duyduğu şeyleri, yani “Yemek için yaşamayı değil, yaşamak için yemeyi öğrenmek zorundasınız”.

 “Aşırı yemenin sağlıklı olmak için, kontrol etmeniz gereken kötü bir alışkanlık olduğunu anladığınızda doğru yönde büyük bir adım atmış olursunuz. Her zaman bir alışkanlığı istismar ettiğinizde yeni bir bağımlılık geliştirirsiniz. Toksemi yani kan zehirlenmesini önlemek için alışkanlık ve bağımlılıklar kırılmalıdır ve bu mümkündür. Kötü bir alışkanlığı yok etmenin en iyi yolu yeni iyi bir alışkanlık edinmektir”.

                                                                                                      Paul Nison

                                                                                        The Raw Life ( Çiğ Yaşam)

Tıbbın üstatlarından olduğu tartışmasız kabul edilen, kitapları yüzlerce yıl batı üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan İbni Sina “İki öğün sağlık, üçüncü öğün hastalık tır” diyor. Günümüzde de Prof. Dr. Canan Karatay gibi birçok bilim insanı vücudumuzun beş – altı saat açlıktan sonra özellikle trigliserit ve iç organlarımızdaki yağları yakmaya başladığını bilimsel olarak izah ediyor.

Bana göre de “Günlük öğün sayısı sabah ve akşam olmak üzere, mutlaka ikiye indirilmelidir”. Öğle yemeği tüketime yönelik öğretilmiş bir alışkanlıktır. Başlangıç döneminde vücudumuz alıştığı için, öğlen yemeği vaktinde, midemiz ezilecek veya açlık hissedilebilecektir.

Geçiş sürecinde, öğlen yemek saatlerinde açlığımızı (abartmadan) yoğurt, canlı sebze ve mevsim meyveleri, kuru incir, hurma, gün kurusu kayısı, yahut ceviz, badem, fındık, fıstık gibi (mutlaka çiğ olmalıdır)  kuru yemişlerle, ya da sebze suyu, sıkma meyve suyu, bitki çayları ile bastırmamız mümkündür. Ortalama (alışkanlık ya da unutma süresi olan) 21 ila 28 gün sonra, öğlen açlığından eser kalmayacaktır.

Genel manada aşırı yeme alışkanlığınızı pozitif bir düşünce ile yeni ve sağlıklı alışkanlıklarla değiştirmeniz mümkündür. Yemek içermeyen yeni hobiler geliştirebilirsiniz. Örneğin el işleri, ev dekorasyonu, bahçe işleri, yürüyüş, bisiklete binmek veya bir müzik enstrümanı çalmak gibi, yemek yerken yapılamayacak yeni aktiviteler bulun.

En azından bazı geceler yemek yemeye on iki  ila on dört saat ara vererek, vücudunuzda Otofaji işleminin devreye girmesine imkan sağlayın. Yalnızca gün ışığı saatlerinde yemek yemeyi alışkanlık haline getirerek, sindirim sisteminize tüm o yediklerinizi parçalayıp hazmetme ve sonrasında bağışıklık sisteminizin yorucu sindirim süreci yerine, otofaji işlemiyle vücudunuzu yenilemesi için bir şans verin. Yatağa birazcık acıkmış olarak gitmek,  tıka basa şişirilmiş ve o kadar çok yememiş olmayı dileyerek yatmaktan çok daha iyidir.

Modern medya ne derse desin, hayat sadece yemek ve eğlenmekten ibaret değil, çok daha ötedir ve bunu gerçekten kavradığınızda çok daha sağlıklı ve mutlu bir insan olacağınızı unutmayın. Bu günkü yemek yeme zevkinizin on beş yirmi sene sonraki yaşam tarzınızdaki olumsuzluklara, mutsuzluklara ve hastalıklarla değmeyeceğini fark edin. Yine diyorum ki; bir an önce “Yemek için yaşamayı bırakıp, yaşamak için yemeyi öğrenmek zorundayız”.

imzamiz

Ayrıca bunu da okuyabilirsiniz

GÜNEŞ IŞIĞININ SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ

GÜNEŞ IŞIĞININ SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ Çocukluğumuzda büyüklerimiz “Güneş girmeyen eve doktor girer”  diyerek özellikle yazın perdeleri, ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir